Türk Dünyası Kadınlarının Radyosu

Avukat Tülay BEKAR

 

Era Hukuk Bürosu   Kurucusu Avukat Tülay Bekar;   1996 yılından itibaren Kadın hakları, çocuk hakları ve İnsan Hakları konularında çalışmalar yapmış, bu konularda yapılan bütün toplantıların divanlarında yer almıştır. 1996 yılında kurulan Türkiye Barolar Birliği Kadın Komisyonları(TÜBAKKOM)’na kurucu üyelik yapmıştır.  

Lady Radio mikrofonlarına konuşan Avukat Tülay Bekar kadın olmanın zorlukları, toplumun kadın konusundaki önyargıları dahil bir çok soruyu yanıtladı.

 Kadın olmak artık zor mu?

Bir kadın olarak ayakta dik durmak cesur olmak lazım... Zor değil aslında.Kadın, haklarının farkında olmalı.Yurttaş olmadan kadın olmanın hiçbir anlamı olmaz. Örneğin Suudi Arabistan'daki kadınlar için yüz bin maddelik  kanun çıkarsak, oradaki kadının birey  olduğundan bahsedebilir miyiz ? .Demekki aslında Cumhuriyetteki Hukuk devlet belgesi önce kadınlar için gerekli. Bunlar olmazsa biz kadın olarak var olamayız.

 Adalet Sembolü bir “Tanrıça”  kadın... Genel olarak bakarsak  hakim ve savcılar daha çok erkek...Sizce neden?

 Evet o adalet tanrıçası. Eski Roma’dan geliyor. Türkiye’de, bakıldığında aslında kadın avukatların erkek avukatlardan az olduğunu  söyleyemeyiz. Burada Cengiz Han'ın bir sözünü hatırlatmak isterim .Cengiz Han tebaasına seslenerek yanıbaşında oturan Ece için ; “Ben Han’ım! Bu da benim Hanım” demiştir. Şu an türkçede kullandığımız “hanım” kelimesi Cengiz Han'a dayanıyor. Kadınla erkek eşit olmalı. Aynı masa etrafında oturup, birlikte karar vermeli.

 

 Bir öyküm var - ''Nebahat Onbaşı”

 Annesini 8 yaşındayken kaybeden Nebahat, babası ile yalnız kalır. Babası Hafız Halit bey Çanakkale’de komutan. 8 yaşındaki bir kız cephede ne yapar...Nebahat savaş hattında babasının yanında At binmeyi, kılıç çekmeyi öğrenir.O  arada Çanakkale savaşı biter.Kurtuluş savaşımız başlar.1 .ve 2. İnönü harplerinde bir gariplik olur. Çünkü silahımız yok, kadınlarımız mermi taşır.Askerlerimizin ayakları çıplaktır. Her seferinde Yunan askerleri atar bizimkiler geri çekilir. O arada Nebahat ortaya çıkar 13 yaşlarında iken...”Allah Allah askerlerim ileri!” diye bağırır. Nebahat’ın elinde silah yok. Askerler bundan utanır.Derler ki 13 yaşındaki bir kız çocuğunun arkasında kalmak bize yakışmaz. Silah olmamasına rağmen, onlar da  Nebahat’ın arkasınca saldırıya geçer ve Yunan askerleri zanneder ki yeni bir birlik geldi.O zaman Yunan askerleri geri çekilir. Nebahat’in kahramanlık öyküsü 1. Meclis binasında konuşulur. Bursa Milletvekili Emir er Kulbey der ki,  “Biz bu kıza İstiklal madalyası verelim”.Nebahat  İstiklal madalyası verilen ilk türk kadınıydı. Ama istiklal madalyası yerine  18 yaşına gelince para verelim diye karar vermişler. Yıllar sonra Nebahat’ın adı Ataturk’ün aklına gelir.Gider görür ki, Nebahat hiç iyi durumda değil maddi açıdan. Atatürk  de İstiklal madalyasını ona verir ve aylık bağlar.

Bir kadın erkekten çok dayanıklı... Doğum yapmak, çocuk büyütmek vs bunlar zor işler. Konferanslarda hep şunu söylerim...Biz kadınlar herşeye  dayanırız. Dayanırız çünkü çok güçlüyüz.Bizim önceliğimiz çocuklarımız,eşimiz...Biz dayanırız değişiriz değiştiririz..Aslında bir toplumda değiştirmeye karar veren eğitimli olan kadının herşeyi yapabileceğinin canlı kanıtı değil miyiz?  Savaşın içinde bile biz kadınlar olduk.

Bir öykü vardır. Eşim anlattı... Çanakkale savaşında yazılan mektup, yıllar sonra ingiliz arşivlerinden bulunur.O mektuptan öğreniriz bu öyküyü.Yüzbaşı Deyvis o gün annesine mektup yazar;'' Anneciğim, ben bugun üzgünüm . Dün  savaş çok zor geçti yaralandım.Sonradan fark ettik ki  gülyüzlü bir türk kızını öldürmüşüz. Karşı tarafta keskin nişancı vardı. Her seferinde birini öldürüyordu. En son hepsini öldürdükten sonra yüzünü açıp gördük ki kız imiş''. Bunu Osmanlı arşivinden bulamıyoruz.İngiliz arşivinde var sadece. 

Neleri değiştirdik bu ülkede neleri yaptık...Birçok projelerde birçok insanlara el uzattık ama her tarafta acı var bitmiyor.

 

 Siz olayları tam detaylarına kadar biliyorsunuz. Mahkemeye çıkarken soğukkanlı olmak zorundasınız. Ama içinizde o acıyı       yaşıyorsunuz? Bununla nasıl baş ediyorsunuz?

Soğuk yüzle mahkemeye çıkmam ben tam tersi gülen bir suratla çıkarım. Çünkü bilirim ki, birşey anlatabiliyorsam çok sinirlendiğimde öfkeliyken yüzümdeki o sertlik karşı tarafın daha da öfkelelenmesine ve aradaki iplerin kopmasına sebep olur. Şiddetle ilgili ve diğer davalar gerçekten kalbimi çok acıtır.

Örneğin Gelincik projesi kapsamında 2011 yılında olmuş bir olay... Vajinasına eşi tarafından elektrik uygulanan bir kadın düşünün...Bir kadın çığlığı düşünün.. Ne yaparsınız? Oturup ağlamamalısınız! Çözmelisiniz! Önce düşündüm ne yapabilirim diye, akşam saat 23:15 ...Bu saatte Güneydoğuda ben kime ulaşabilirim.İnterneti açtım. Emniyet müdürlüğünün telefonunu buldum, aradım;'' Sizi Ankara’dan arıyorum. Ben Pazartesi gününe kadar uyuyamayacağım ve Sizi de uyumamaya davet ediyorum'' dedim. Çözdük ve kadını Sığınma evine yerleştirdik. Tedavi gördü 2 çocuğu vardı. Çocuklarının ve kendisinin de  ismini değiştirdik. İç Anadoluda bir kader arkadaşıyla beraber ev tuttular. Manikür, pedikür işleriyle uğraşıyorlar.Bu aslında bir dokunuş..

 

Kadınlar Şiddet gördüğünde hemen çocukları alın çıkın derler. Sonrası nasıl olacak düşünmeden o kadını köyden çocuklarını da alıp şehre getiriyorlar. Şov programlarına konuk edildikten sonra da yarı yolda bırakılıyorlar. Köyüne tekrar geri dönmek zorunda kalan kadın daha çok şiddete maruz kalıyor.

Bircan diye kızım vardı. Annesi beni televizyonda görmüş.Telefonda çığlık atan ağlayan bir kadın. ''Beni ancak sen kurtarabilirsin ''dedi. Çağırdım geldi. Başıörtülü, varoşlarda oturan bir kadınımız.13 yaşındaki kızına tecavüz edilmiş. Kızına 5 kişi defalarca tecavüz etmiş .En son dayısı tecavüz ettikden sonra hamile kalmış.Hamile olduğu  hastanede öğrenilmiş. Taciz edenler çok yüksek ceza aldılar. Kızımız şimdi evlenmek üzere... Hayata döndü. Anaokulu öğretmenliği yapıyor.

Demek istediğim şu ... Dokunmak lazım, başlatılan işi sona erdirmek lazım. Kitabı bile elinize alıp okumadıktan sonra o kitap sadece nesnedir.

Türkiye’de şiddet çok.  2005 yılında çıkan bir kanun ve en son 2008 yılında kanun düzenlemesi ile mağdura da avukat hakkı tanındı. Türkiye’de şu anda şiddeti,istismarı önlemek, çocuğa karşı istismarı ve diğer eylemleri engellemek için yapılabilecek hiçbir şey yok.

  12-13 yaşlarında çocukları birbirileri ile evlendiriyorlar ve sizce neden buna son verilemiyor ?

 Eğer Kaymakam o düğüne gidiyorsa, çağırıldığında güvenlik görevlileri, Caminin İmamı o düğüne katılıyorsa, o nikahı kıyıyorsa , asıl cezalandırılması gereken onlar. Siz eğer imama o cezayı azaltırsanız ki  zaten azalttılar  bu çocuk gelinlerin nikahı böyle de devam edecek.. 

 Era Hukuk olarak bir çok Sosyal Projeniz var. Onlardan bahseder miydiniz? 

Era hukuk bürosu yılda yaklaşık en az 10 ücretsiz avukatlık hizmeti veriyor.  Çalıkuşu bunlardan biri. Çalıkuşu Reşat Nuri Güntekin'in çok sevdiğimiz romanıdır. Feride İstanbul’daki o rahat hayatı bırakıp, İç Anadoluya öğretmenlik yapmaya geliyor.Bu fedakarlığı Vatan evlatları için yapan Feride, kadın olarak birçok zorluğa göğüs geriyor.  

 Sizin Hukuk bürosundan neden sadece kadınlar çalışıyor?

Kadınlar ayrıntılara dikkat ederler.Kadınlar bu konuda daha titiz çalışır.Pozitif ayrımcılık yapıyoruz aslında. Kadın olduğum için çok mutluyum.  Biz Çalıkuşları olarak güzel titreşimler yapmaya adayız.

 Bizim Radyo hakkında fikirleriniz ..

 Siz sahadasınız.Türk toplumundaki kadınları bir araya getirerek hem sahada hem masada neler oluyor anlamak önemlidir. Sorunları bir arada çözeceğiz. Size işinizde başarılar dilerim.