Türk Dünyası Kadınlarının Radyosu

Profesör Doktor Öznur ÖZDOĞAN

 

 Öznur Özdoğan : ''Haklılık değil de Mutluluğu seçersek dünyada barışın olacağına inanıyorum''.

Ankara Üniversitesinde İlahiyat eğitimi aldım. İslam dininin hoşgörü sevgisini...Yaradanın affediciliğini çok sevdim. Fakülteyi bitirdikten sonra çalışmak istedim.Beni daha çok etkileyen değer Tövbe oldu. Tövbeyi çalışmak istedim. Kimlerle çalışayım  diye düşündüm aklıma mahkumlar geldi. Ankara’da Ulucağanar Cezaevi bir kadın koğuşunda çalışma yaptım. Adalet bakanlığından izin aldım. Hapishanenin mahkumlar için olan açık alanında onları dinlerken şunu farkettim ki; çeşitli işlediği suçlardan, hırsızlık yapanlar, devlet bize iş vermedi diye kendini savunanlar, adam öldürenler, uyuşturucu ticareti yapanlar  oradaydılar ve her biri kendini çok haklı  görüyordu.  Din psikolojisi alanında da çalışımalar yaptığım için haklılık nasıl bir duygu,insan kendini nasıl haklı hisseder konularını araştırdım.Psikolojik bilimi haklılık duygusuna şöyle bakıyor; Diyor ki ''Insanın kendini ikili ilişkilerde  haklı hissettiği oran yüzde 50`yi biraz geçer. Ilişkilerimizde hiçbir zaman yüzdeyüz haklı olmayız .Çünkü, davranışımızda bizim genlerimizin etkisi var. Anne-babalarımızın verdiği eğitim, çevre eğitimi, bize yüklenen sorumluluklar, algılarımız önemli. Yani bizim davranış konusunda en önemli örneğimiz Peygamberimizdir. Ben haklıyım diyip  en sevdiklerimize karşı bile olumsuz davranışlar sergileyebiliyoruz. Belki beni dinleyenler arasında  çoçuklarına bile vuranlar olmuştur.Sonradan da pişman oluruz. Keşke elim kırılsaydı da vurmazdım diye ...  Araştırmalarım sonucu kitabımı öyle yazdım ‘’Haklılığı değil Mutluluğu seçiyorum’’.Bu farkındalıkla kadın mahkumlarla çalışırken bunu aktardığımda dediler ki, Hocam Biz mutluluğu seçseydik burada olmazdık.Biz bir çok hatayı öfkeli anlarımızda yapıyoruz dediler. Gerçekten öfke yönetimi çok önemli birşey. Öfkeyi besleğen duygulardan biri de kendini çok haklı hissetmek duygusu. Ama hiçbir zaman %100 haklı değiliz. Onun için olaylara varırken öfke duygusunun bize yönelttiği anda davranışta bulunmamak çok önemli. O anda Peygamberimizin önerisi ;''Öfkeniz geldiyse şöyle ayağa kalkın pozisyon değiştirin bir harakete geçin abdest alın''. O an bulunduğunuz yerden uzaklaşın. Öfkenizi yönete bilin. Eylemde bulunmayın. Bu çok önemli.  Haklılık değil de Mutluluğu seçersek dünyada barışın olacağına inanıyorum.

 Dinin psikoloji tarafından yaklaşmışsınız ...Nereden geldi bu içinize sardı sizi ?

Bizim alan Din psikolojisi alanı.Bu alan Amerika’da  Viliam Ceyms bilim adamı tarafından kurulmuş.İlahiyatı  sonra Psikoloji alanında Dil tarih Coğrafiya fakültesini bitirdim. Psikoloji bölümünden dersler aldım . Psikoloji kurallarını projenin yaklaşım yöntemlerini öğrendim. Zaten biz İlahiyatta da felsefe vardır.Fakültede de ilgi duyduğum alanlarda İslam Felsefesi insanın kendini tanımak fikirleri beni Din psikolojisi alanına yönlendirdi. Hepimizin bildiği hadis vardır Peygamberimizin sözü ''Kendini bilen Rabbini bilir''. Yani yaradanı tanımak için insanın önce kendisini tanıması lazım. Bu insanı tanıma sürecinde de psikoloji bölümü çok önemli.Ben nasıl bir insanım. Benim yeteneklerim nedir,  dünyaya neden geldim.Biz niye doğduk Bu dünyaya ne katkıda bulunacağız. Ben hayattan ne bekliyorum diyoruz ama aslında hayat benden ne bekliyor diye sormamız gerekiyor .Bu hep psikoloji biliminin bize destekleriyle bu soruya cevap verebiliriz. Ankara Üniversitesinde kurulmuş Sonra Bütün İlahiyat Fakültelerinde vardır . Ama diğer Müsliman ülkelerinde yok. Sadece Türkiye’de var. Aslında Din kaynaklarından öğrenilmesi gereken çok bilimsel bir alan .Hani biz genelde kulaktan öğrenmeye çalışıyoruz. O insanlar yanlış da söyleyebilir bize. O yüzden Kurani Kerimi Hadislerden, alimlerin kaynaklarından okuma çok önemli. Benim ruhum daha çok hayatın içine dönük insanlığa doğru yönü güçlü olduğu için Din psikolojisi alanını topluma uyarlamak istedim. Ve ilk olarak mahkumlardan başladım tövbe konusunda.Onkoloji hastalar ile çalıştım.Çünkü inancın şifaya etkisi olduğunu biliyorum. Çalışmalarımda değerler üzerinde çok durdum. Mahkumlarla çalışırken kadınları dinliyordum kendilerini çok sabırlı görüyorlardı.

Sonra ben farkettim ki sabır zanettikleri tahamül aslında. İkisini biri birinden ayırdım; Tahamül ve Sabır.Tahamül içine atıp biriktirmek demek. Yükleniyoruz ve biz onu sabır zannediyoruz.Aslında sabır başımıza gelen bir konuyu kabul edip nasıl çözebilirim düşünüp çözüm arayışına girebilmek. Sorumluluklara göğüs gerebilmek .Sabır aktif bir süreç  ama tahamül pasif bir süreç.Tahamül de öfkeyi tetikler. Mesela sabrım taştı deriz ama sabır taşmaz. O tahamüldür.

Peki sabır sonsuz olabilir mi ?

Evet olur. Sabretmek nasıl birşey... Sabır çok önemli bir yetenek. Yani sabretmeğe ihtiyaç duyarız. Her istediğimiz hemen olmuyor. Beklemek onu akışına bırakmak. Dua ederiz sabırla sonunu bekleriz. Sabretmek zorluklara göğüs gerebilmek demek. Bir yakınımızı kaybettiğimizde Allah hiçbirimize kaldıramayacağımız yük yüklemez. Ben onkoloji hastalarımla çalışırken de bunu söyledim. Ne yaşarsak yaşayalım başedebilecek güçteyiz. Hani bu niye başıma geldi, ben bunu yapmam değil,yaşıyorsan başına geldiyse birşey ben bununla başedebilirim diyeceksin.

İnsan neye inanırsa onu yaşar. Secret’de mesela izlemiştim ki sürekli evinde dolar fotoğrafları koyup da ona bakarak istersen bir gün dolarlar senin olur zengin olursun. İnançtan çok gerçeklerin çok önemi var mı ?

Evet inanç çok önemli. Son noktayı koyan Rabbimiz.Bir konuya yaradanımız ol demeden olmuyor. Biz çabalayacağız. Tabi biz de insanız.Görüş alanımız sınırlılıklarımız var.Bırakabilmek de çok güzel. Bir Cerrah doktorla tanışmıştım. Demişti ki, ''hocam biz elimizi önce yıkarız elimizi şu şekilde kurularız açısı yukarıya doğru. O anda ben böyle dua ederim. Allahım benim ellerim senin elin akıt bu ellerden şifayı derim''. Şifada da öyle elimizden geleni yaparız ama son karar Allahındır. Hatta mahkumlarla da görüşlerimde; ''Siz tövbe edin bir daha yapmayacağım deyin. İyi şeyler yapın.Yaradanın göstergesi yansır'' demiştim. Tövbe çalışmamı kitaplaştırdım. Kitabımın adı ''İsimsiz hayatlar'' . Orada mahkumlar kendilerine isimler koydular .Mesela baş kahramanlarımızdan biri Firuze . Firuzenin 3 çocuğu var. Eşinden şiddet gören bir kadın. Eşi onu evinden kovmuş.O da evinin dışında Acil hastanelerin önünde uyuyormuş. Eve ne zaman gelse kavga ediyorlarmış. Bir birilerine tepki verip boğazına sarılıyorlarmış. Kavga zamanı eşi vefat edíyor. Polisler gelip onu alıyorlar.Çocukları da çocuk esirgeme kurumuna veriyorlar. Ben onu öyle tanımıştım.

Firuzeyle çalışmalar yaptık. Tahamülü sabra dönüştürme çalışmaları yaptık.Haklılığı değil,  Mutluluğu seçme çalışmaları yaptık.Kendini affetmeyi öğrendi. Ondan sonra onun halıdokuma yeteneği vardı.Cezaevi müdürüyle konuştum.Cezaevi şartlarına göre boncuk işlemciliği yaptı.Takılar yaptı hepimize.Üretime girdi.  Maddi durumu zor olan hapishane arkadaşlarına yardım etti derken birgun  Adliyeden onun avukatı geliyor.Ve ona şöyle bilgi veriyor- ‘’Eşinin boğularak değil Kalp krizinden öldüğü ortaya çıktı’’. Ben o zaman anladım ki, Tövbenin kabulunun işareti bu dünyaya yansıyor.Yaradan Firuze’nin tövbesini kabul etti gibi hissettirdi bana.Ve o çocuklarının ve toplumun önünde aklandı. Eşine zarar vermediği ortaya çıktı. Bir süre sonra da hapisten çıktı.Ve çocuklarıyla beraber hayatına devam ediyor.Yani bizim hatalarımız onarılır düzelir.Yaradan aklar bizi.

 

Onkoloji hastalara ilk Peygamberi anlatmıştık. Biz ilahiyatta sadece İslam dinini öğrenmeyiz.. 3 ilahi kitabı öğreniriz. Hazreti Eyüp’ün hikayesi 3 kitapta da geçerli. Hastalıktan şifa bulan bir hikayedir.Hazreti Eyüp’ün hikayesinde Kuranda vardır.

Hz Eyüp der ki;''Ey Allahım artık güçüm buraya kadar dayanamıyorum.Senden şifa istiyorum''.Ve Allah yakındaki suya işaret eder .O yıkanır üstündeki yaralar dökülür.Bir yerdeki suyu da içmesini söyler içteki yaralar da dökülsün diye. Şifa bulur. Benim görüşmelerimde böyle şifalanan hastalığıyla baş edebilen birçok hasta tanıdım.

Hangi yöntemleri uyguladınız ?

Ayşe Vakasını anlatayim size... ''Kansere çözüm var'' kitabında onu yazmıştım. Maneviyatın olması Tıp alanında da çok önemli.İnsanın 3 boyutu vardır; Bedeniniz, Zihniniz ve Ruhunuz . Bütüncül Tıp diyoruz ve  Manevi bakım diyoruz buna. Bağışıklık sistemimiz mutlu olunca çok güçlü olur. Ve affetme de bizim bağışıklık sistemimiz üzerinde de çok etkilidir. Biz bu hasta gruplarıyla çalışırken şunu gördük; içine atıp biriktirme çok fazla onkoloji hastalarda. Affetme zorluğu ... dünyanın en iyi insanları bu rahatsızlığı yaşıyorlar. Ayşe Vakasında da öyle oldu.Onun affedemediği ilk babası çıktı. Babası onu geç doktora götürdüyü için ve doktor artık düzelmez dediğinden dolayı babaya bir öfke gelişmişti .Daha sonra onu babasıyla görüştürdük. ''Affet beni evladım  Ben kendim yetim olduğum için babalık nedir bilemedim'' dedi ve helalleştiler. Yani o bağışıklık sistemini çok destekledi. Doktorlar Ayşe`nin hastalık seviyesi ireli bir düzeyde olduğu için ömrünün de uzun olmadığı mesajını vermişti. Bir yakını telefonda nasılsın diye aradığında o ''Iyiyim dişlerimi yaptırıyorum” diye cevap verdi. Yakını ona “Senin ne kadar ömrün kaldı da dişlerini yaptırıyorsun” demiş . Ayşe bana dedi ki, ''Hocam eski ben olsaydım günlerce perdeyi kapatıp dışarı çıkmazdım. Ama ben olumsuz düşünce orucuna niyet ettim. Alır mıyım onun olumsuz sözlerini ben.Onu da üzmeden telefonu kapadım''dedi. Dışarı çıktım, birkaç alış veriş yaptım.Eve geldiğimde birşeyim kalmamıştı. Bu olumsuzluğa kendini kapatıp umut içinde olmak lazım. Ayşe iyileşti. 2003 yıllarında olmuştu bu olay ve hala hayatta .Oğlunu evlendirdi torun sahibi oldu.

Ben doktorlarımıza bunu derim ..'' Sağlık alanı hemşirelik, doktorluk bunlar  yaradanımızın şafi sıfatının somutlaştığı meslekler. Sizler mesleklerinizle ibadet ediyorsunuz''.Bu bir ibadet alanıdır. Biz 2 dünya seadeti istiyoruz değil mi.. Hem bu dünyada, hem de ahirette mutlu olmak isteriz.. Hizmet edelim iyilikten ve doğruluktan vazgeçmeyelim. Biz bazen olumsuz örnekleri görüp vazgeçebiliyoruz. Savaş odaklı bir dünyada yaşıyoruz. Dünyanın barışa ihtiyacı var.Dünyanın bir şefkat enerjisine ihtiyacı var... Kadınlarımızı bu konularda aktif olmaya davet ediyorum. Ve radyonuz da kadın radyosu olduğu için Size de bu konuda başarılar diliyorum.